Mezitli Mutlu Son Masaj Esra Hanım

Mezitli Mutlu Son

Mezitli Mutlu Son Her vakit Mine’nin isteklerini gözetmiş, onu el üstünde tutmuştu. Ona devamlı yakındı fakat bir o denli da uzaktı. Yazma, süslü laflar etme ve hanımların gönlünü hoş tutma mevzusunda iyiydi. Son günlerde Fuat’la arasının kötü olması ona biraz daha kendini gösterme, ortaya çıkma cesareti vermiş olabilirdi. İskender’le ayrılalı çok olmuştu. Ondan ayrıldıktan bir süre geçtikten sonrasında Fuat’la olmaya başlamıştı. Ayrıldıktan sonra dostlıkları tam bitmemişti. Düzenli mevzuşmuş olsalar da Fuat’la beraber olmaya başladıktan sonra bu iyice seyrekleşmişti ve Bodrum’a taşınmıştı İskender.

Mine’den uzak kaldığı bu zamanda onunla böyle bir bildirişim kurmayı tercih etmiş olabilirdi. Ayrıca İskender’in bir ayak tapıncakisti bulunduğunu biliyordu. Gece yatmadan onları iyice öper, kucağına alır, okşardı. Başka biri Mine’nin ayaklarına çok baksa kıskanırdı. Abartılı ve böyle ayrıcalıklı şeyleri seven bir yapısı vardı, böyle mektuplar yazabilirdi. O da Fuat’la aralarının kötü olduğuna şahit olduğundan ve uzun süreden sonra onu gördüğü için kendini ortaya çıkarmak isteyebilirdi. Ben hâlâ buradayım, diyebilirdi. Metin’le ise yeni tanışmıştı. Ona birazcık esrarengiz bir tip şeklinde gelmişti en başta.

Mezitli Mutlu Son

Mezitli Mutlu Son Mine’yi bir süredir uzaktan takip ediyor ve süreı gelince kendini tanıdığı olan bir ortak arkadaşıyla onunla tanışmış olabilirdi. İskender’in bardayken ona mesaj atması, yanında bir arkadaşının olması kim bilir rastlantı değildi. Bakışlarıyla çok süzmüştü kendisini. Buraya ulaşınca kaldığı yeri de öğrenip mektup yollamıştı. Yeniden Mine’nin nerede olduğunu öğrenmek zor olacak diye artık maille haberleşmek istiyor olabilirdi. Çıkması gerekiyordu. Şimdi mi sonrasında mı yazsa diye kararsızlığa kapıldı bir ara.

Sonra gayet soğuk ve mesafeli tek bir satır yazdı: “Benim yerimi nasıl buldun? Seni tanıyor muyum? Yüzünde bir maskeyle karşıma çıkma cesaretin var mı?” *** Son bir iki gündür Fuat süreın geçmesini, kum saatinden akan kum tanelerini sayar şeklinde hesap ediyordu. Vakit akmıyordu, o kum saatinden kumlar tek tek düşüyordu, evde bir odadan başka bir odaya; oradan çalışma masasına, yatak, odasına, duşa nereye giderse gitsin süre geçmiyordu.